
Yazar kim, okur kim? “Okur” da “yazar” da aydınlanmaya ışık tutandır. İkisinin bileşmesi “okuması yazması olan, öğrenim görmüş olanlar”ın eylemi “okuryazarlık”sa, yalnız okuryazar olma durumu değildir. Okuryazarlık insanı kendisiyle, yaşadığı toplumun, dahası dünyanın gerçekleriyle buluşturur. Onların eylem aracı kitap, okuryazarları gözden çıkaran demokrasimsilerde “yasaklı madde”dir, silahla eşleştirilir… Okuryazarlık kimilerine göre toplumu kötü yola düşüren bir alışkanlıktır.
İçinde yaşadığımız bu karanlık dönemde okur ve yazar olmanın ötesine geçmek, gerçek okuryazar kimliğini kuşanmak zorundayız. Hem ülkemizde hem dünyada toplumları bilim sanat ışığıyla buluşturanların, okuryazar olmanın ötesine geçen aydınlar olduğunu görürüz. Ülkemizi düşündüğümde usuma ilkin Mustafa Kemal Atatürk gelir.
Mustafa Kemal, güç koşullarda okuyan, çocuk yaşta okur olan; okuryazarlıkla yetinmeyen asker kimliğinin ötesine geçen bilge bir aydın, öngörüsü yüksek bir devlet adamıdır. Sorularının arkasına düşmüş, sorunlara ussal çözümler üreterek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Yetinmemiş, öncüsü olduğu devrimlerle dünü-bugünü doğru değerlendirecek, okuryazarlığı doğru kuşanacak kuşaklar yetişmesinin yolunu açmıştır. Bugün eğitimden ekmeğe ulaşmakta onun açtığı her yol karartılıyor. Tek yanlı okuyan, dahası tek yanlı okuduğu bile kuşkulu olanların subaşını tuttuğu bir dönemde çocuklarımız kimlere benzer, bilinçli birer okuryazar olabilir mi?
Benim kuşağım çocukken “telif” çocuk kitapları sayılı, dünya yazınından çeviriler çoktu. Ömer Seyfettin’in, Kemalettin Tuğcu’nun öyküleriyle az güldük, çokça ağladık; ama okuryazarlıkta onlarla doğru yolu bulduk. 1980’lerden sonra çocuk edebiyatı çok güçlendi; bugün çocuk kitabı basmayan yayınevi yok gibi… Yalnız çocuklar için yazanlar; türlü yazınsal, bilimsel ürünlerini çocuk kitaplarıyla varsıllaştıranlar var. Çocuklara ulusal-evrensel-insancılsanatsal değerleri bilimsel-yazınsal birikimiyle ustalıkla yansıtan yazarlar da var, çalakalem çırpıştıranlar da… Çoktandır varlık nedenini es geçen, kamusal görevlerini aksatan… Çocuk yazınındaki birikimi değerlendiremeyen, çocuklara iktidarın siyasasını aktarmayı amaçlayan MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı (bazı belediyeler, tüzükleri, çalışma alanları yayıncılığı kapsamayan kurumlar) da haldır huldur çocuk kitabı yayımlıyor.
On yaşındaki kıza, parası okulda alınarak dayatılan tatil kitabını okuyunca tansiyonum oynadı. İncecik, baskısı ederi pahalı, çocuğu bu dünyadan koparabilecek sayfaları renkli, iletisi karanlık bir kitap… Bütün kötülükler görünmez güçle aşılıyor; iyiliği, yalnız kutsallara tutunan buluyor… Diyanet İşlerinin yayını… 40 Hadis Boyama Kitabı, Cüz Kitabı, Siyer Yolculuğu, Oruç Tutmak İsteyen Kedi, 4-6 yaş için birkaç örnek, yazarların çoğu kadın… MEB’nin de epey çocuk kitabı var. Salt bu resmi kurumlar değil, teknolojiyi kullanan… Bilimi öteleyerek, inanç-köken farkını kaşıyan yayınevleriyle yazarlar öyle mutlu ki… Fuarlarda onların önündeki uzun kuyruklar eğitim müdürlüklerince planlanıyor… Birçok öğretmenin, elindeki listeyle yayınevi, yazar, kitap arayışına çok tanık oldum. Cumhuriyetle kazanılan tüm değerlerin, yakın tarihin canına okuyanlara öfkeliyim… Başkentin otobüs duraklarında, çarşı pazarında
“Okuryazarlığım yok” diye utanarak yardım isteyen, 4+4+4’lük ucube sistemin kurbanı gencecik kadınlar görebiliyoruz… Onların bebeleri de “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yüz yüze… Of!
Mustafa Kemalce düşünerek bu karanlığı aşacağız!
Çok yazık.