
Hiç unutmadım. 80’lerde 12 Eylül faşist darbeden sonraydı. Korsıka’da Akdeniz Film Festivali, Maria Farandouri ve Zülfü Livaneli konseriyle açılacaktı. İlkinin adı söylendiğinde koca salonda alkış kıyamet. “Türkiye’den Zülfü” dendiğinde yer gök “Faşist Türkiye” diye inlemeye başladı. Ben oradaydım; yer yarılsa da yok olsam diye duaya başladım. “Faşist Türkiye” temposu dinmedi. Zülfü, yüzünde gülümsemesi, eliyle “Bir dakika” (One minute) işareti yaptı. Ve sakin sakin, güzel güzel hükümetlerin faşist olabileceğini ama bu, o milletin topyekûn, tüm bireylerinin pis faşist demek olmadığını anlattı. Konuşmanın sonunda aynı salon “Bravo Zülfü! Yaşasın Türkiye” diye haykırıyordu.
Bu olaydan kısa bir süre sonraydı. Joan Baez’le tanıştığımda bana ilk söylediği şey, “Türkiye’den çok davet alıyorum ama yeni faşist bir darbe yaşadınız ondan cevap bile vermiyorum” demek oldu. Zülfü’den öğrendiğim gibi ben de güzel güzel ona anlattım. O da anladı. Bir üç beş, defalarca Türkiye’ye gelip konser vermekle kalmadı, üstelik kankam oldu.
BU NE ÇELİŞKİDİR
Daha yakın tarihe gelelim: 2023 yılındaydı. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları üzerine muhteşem bir Rus şefin Valery Gergiev’in ve nice Rus sanatçının Avrupa ve Amerika’daki konserleri iptal edildi, görevlerine son verildi. Avrupa’nın birçok üniversitesinden Rus öğrencilerin kayıtları silindi. Kimi ülke Dostoyevski’yi yasakladı.
İşte tam o günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptırımları eleştirdi ve şöyle seslendi:
“Ukrayna’nın sahipsiz bırakılması gibi Rus halkına, edebiyatına, öğrencilerine, sanatçılarına yönelik cadı avını andıran uygulamaları da kabul etmiyoruz.”
Geçen günlerde aynı cumhurbaşkanın başdanışmanı Oktay Saral, X’te “Ülkemde Siyonist istemiyorum” diye başlayan ve yanlış bilgilerle dolu bir paylaşımla Kültür Bakanlığı’na ve İKSV’nin festivaldeki bir konserini yasaklama çağrısı yapıyordu.
Bunun üzerine bir güruh trol, tehditler, küfürler savurmaya başladı. Sonunda İsrailli piyanist David Greilsammer’ın şefi olduğu Geneva Camerata “Revolta” konseri Beşiktaş Kaymakamlığı tarafından “güvenlik önlemleri nedeniyle” son anda iptal edildi.
UTANÇ VERİCİ
Neymiş? Şef Kudüs’te doğmuş, askerliğini orada yapmış. Saral’ın iddiasına göre zaten besteci de Siyonistmiş. Tümü yanlış! Söz konusu besteci Jonathan Keren, Şostakoviç’in 5. Senfoni’sinin oda orkestrası için düzenlemesini yapmış ve Türkiye’ye bile gelmemişti. Şef David Greilsammer, Kudüs’te doğmuş, çocuk yaştan beri ancak ABD’de ve Avrupa’da yaşamış bir müzisyen. (Bunları yazmaya bile utanıyorum.)
Beyler ayıptır utanç vericidir! İsrail politikasını, uygulamalarını lanetleyin, tamam. Ama İsrail’de bu politikaya karşı olanları bilmez misiniz? Tıpkı İran’da molla rejimine karşı olanlar, ABD de Trump’ın yönetimine karşı olanlar, Türkiye’de sizin yönetiminize biat etmeyenler olduğunu bilmez misiniz?
Daha önce İsrailli sanatçı Yasmin Levy’nin konserleri de aynı güruhların baskısı üzerine hem İstanbul hem Ankara’da iptal edilmişti! Beyler nefret suçu işliyorsunuz! Her birey hükümetin sözcüsü temsilcisi değildir. Hele sanatçılar hiç değildir!
Yarın öbür gün dünya sahnelerinde bir Fazıl Say’ın, bir Can Çakmur’un konserleri “Türkiye’de adalet yok”, “Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymuyor” diye yasaklanırsa acaba ne yaparsınız?
İsrail’in lanet olası savaş politikasının en büyük silah tedarikçisi, ABD, Kanada, Almanya, İtalya ve İngiltere’dir. Sıkıysa onları da yasaklayın!
Çok yazık.