Sakatlar ordusuna, Sivas’ta on kişiyle sergilenen müthiş eforun etkileri eklenince, soğuk hava ve fizikli İsveç takımı karşısında maça iyi başlayamadı Galatasaray haliyle.
Okan Buruk’un üçlü savunma anlayışına saygı duyuyorum ancak kalite eksikliği bu sistemin düşmanı. Sivas maçında kritik bir hataya imza atan Metehan dün de adamını kaçırdı ve golü yedirdi. Fişek gibi iki de bek lazım.
Maçın kırılma anı Sanchez’in sakatlanması oldu. Kerem Demirbay’ı oyuna alan Buruk, Berkan’ı stopere çekti, Jelert’i öne attı. Danimarkalı futbolcu da Kerem’in güzel pasında ceza sahasına doğru koşu yapmanın ödülünü güzel vuruşuyla aldı.
İkinci yarıya ev sahibi ekibin daha istekli başlamasını beklerken müthiş bir ön alan baskısı yapan Galatasaray, Malmö’yü sahasına hapsetti. Sahanın iyilerinden Yunus Akgün, Mertens’le yaptığı müthiş verkaçın ardından Sivas’taki gibi yerden sert vurup, genç kaleciyi avladı. Maçın kontrolünü eline alan Cimbom, bir türlü maçı bitirecek üçüncü golü atamayınca bu da can yaktı.
Icardi ve Osimhen’den sonra Batshuayi’yi izlemek, lüks bir spor otomobilden inip metrobüse binmek gibi. Bir kişi eksik oynattı takımı Belçikalı. Mertens ve Sara’nın çıkışıyla da takım tam anlamıyla durdu. Jelert iyiydi ve moralliydi. O çıkınca da sağ kanat çöktü. 90+2’de yenen gol de bir çuval inciri berbat etti. İsveç ekibi maçın son anlarını daha büyük bir kabusa çevirebilirdi. Uzatma anlarında verilen 2-3 net pozisyon- da, Allah’tan rakibin beceriksizliği devreye girdi.
Bu kadar eksiğe ve fiziksel hırpalanmaya rağmen 1 puan kötünün iyisi. Beraberlik golü uzat- ma anlarında gelmese canımız bu kadar yanmazdı sadece.
Çok yazık.