Los Angeles yanıyor ve yangınların iklim ile olan en önemli bağlantısı, hızlanan hidroiklim darbeleri.
Yıllarca süren şiddetli kuraklıklardan sonra çok sayıda atmosferik nehir*, 2022-23 kış döneminde ABD’nin Kaliforniya eyaletini rekor seviyede yağmura boğdu, dağlardaki yerleşim yerlerini kar altında bıraktı, yağmur ve eriyen kar suları sebebiyle vadiler su altında kaldı ve bu durum yüzlerce toprak kaymasını tetikledi. (*Atmosferin troposfer katmanında yüksek seviyelerde su buharının taşınması sonucu oluşan su buharı akımları.)
Populer Science Türkçe’nin aktardığı gibi eyaletin kuzey kısımlarında son derece yağışlı geçerek bol miktarda ot ve çalıyla sonuçlanan ikinci bir kışın ardından 2024 yılı, rekor derecede sıcak olan ikinci bir yaz ve şimdi de 2025’in yağmur sezonuna rekor derecede kurak bir başlangıç getirdi. Bunun yanısıra çok kuru bitki örtüsü, aradan geçen zamanda hasar meydana getiren bir dizi orman yangınıyla yandı.
İki gün önce Nature Reviews bülteninde yayınlanan bir makaleye göre bu olaylar, dünya çapında artış gösteren “hidroiklim darbelerinin” (şiddetli yağmur ve tehlikeli derecede kurak hava arasındaki hızlı geçişler) en son örnekleri.
Los Angeles – California Üniversitesi Tarım ve Doğal Kaynaklar bölümünde çalışan iklim bilimci ve makalenin baş yazarı Daniel Swain, “Bulgular, küresel ısınma sebebiyle hidroiklim darbelerinin şimdiden arttığını ve daha fazla ısınmanın çok daha büyük artışlar getireceğini gösteriyor” diyor:
“Kaliforniya’daki bu darbe silsilesi, yangın tehlikesini iki katına çıkardı: Bunu ise ilk önce yangın sezonuna giden aylarda tutuşabilir ot ve çalıların çok daha fazla artmasına sebep olarak, sonrasında ise olağanüstü kuraklık ve sıcaklıkla bu bitki örtüsünü sıra dışı seviyelerde kurutarak yaptı.”
İklim araştırmacılarından oluşan uluslararası bir araştırma takımına göre küresel hava durumu kayıtları, hidroiklim darbelerinin 20’nci yüzyılın ortalarından beri dünya genelinde yüzde 31’den yüzde 66’ya çıktığını bulmuş; yani iklim modellerinin gerçekleşmesi gerektiğini söylediği miktardan bile daha fazla. İklim değişimi, bu artış hızının yükseldiği anlamına geliyor. Potansiyel olarak ılımlı olan aynı iklim modelleri, küresel sıcaklıkların sanayi öncesi seviyelerin 3 derece Celsius üzerine çıkması durumunda darbelerin iki kattan fazla artacağını gösteriyor.
Dünya halihazırda Paris Anlaşması’nda hedeflenen 1,5 C sınırının ötesine geçme yolunda ilerliyor. Araştırmacılar inceleme için daha önce yayımlanmış yüzlerce bilimsel makaleyi sentezleyip, bunun üzerine de kendi analizlerini eklemiş.
Bu hızlanan darbelerin ardındaki ana suçlu ve “genişleyen atmosfer süngerine” yön veren temel unsur ise insan kaynaklı iklim değişimi. Atmosferin buharlaşma, su emme ve bırakma kabiliyeti olan atmosfer süngeri, araştırmacıların söylediğine göre gezegenin ısındığı her 1 derece Celsius başına yüzde 7 genişliyor.
“Buradaki sorun, süngerin bankadaki bileşik faiz gibi katlanarak büyümesi” diyor Swain. “Bu genişleme hızı, yükselen sıcaklıkla beraber artıyor.
Hidroiklim darbelerinin küresel sonuçları arasında sadece seller ve kuraklıklar değil, aynı zamanda bu iki durum arasında hızlı geçiş tehlikesinin yükselmesi de bulunuyor; bunlara önce aşırı ıslanan, sonrasında ise aşırı kuruyan çalılıkların büyüme ve yanma döngüsü ile son yangınların toprağı bağlayıp yağmuru emen köklere sahip bitkileri ortadan kaldırdığı, aşırı doymuş yamaçlardaki toprak kaymaları da dahil. Swain, bir derecenin ufak bir bölümü kadar bile ısınma olduğunda bu geçişlerin yıkıcı gücünün hızlanarak arttığını söylüyor.
İklim darbeleri üzerine daha önce yürütülen pek çok çalışmada, denklemin sadece yağış kısmı hesaba katılmış ve artan buharlaşma talebi göz önüne alınmamış. Daha çok susayan atmosfer bitkiler ve topraktan daha fazla su çekerek, kuraklık koşullarını sadece yağmayan yağmurun ötesine taşıyarak daha da kötüleştiriyor.
“Atmosferdeki sünger etkisinin genişlemesi, iklim değişiminin en göze çarpan, en hayati öneme sahip ve son zamanlarda hızlanmış gibi görünen etkilerinden bazılarına birleştirici bir açıklama sunabilir” diyor Swain. “Gezegen aslında doğrusal bir oranda ısınıyor ama son 5 -10 yıldır iklimin hızlanan etkileriyle ilgili pek çok tartışma yapılıyor. Hidroiklim darbelerinde katlanarak büyüyen atmosfer süngeri yoluyla meydana gelen bu artış, ikna edici olabilecek bir açıklama sunuyor.”
Bu hızlanma ve aniden yükselip düşen su döngülerinde beklenen artış, su yönetimi bakımından önemli sonuçlar doğuracak.
“Sadece olağanüstü yağmurlara ya da olağanüstü kuraklıklara bakamayız çünkü giderek artan bu su akışlarını güvenli şekilde yönetmemiz ve bu esnada da giderek kuraklaşan ara dönemler için hazırlanmamız gerekiyor” diyor Swain. “‘Eş-yönetim’ bu yüzden önemli bir paradigma. Kuraklık ve sel tehlikesini izole olarak değerlendirmeye kıyasla hangi müdahale ve çözümlerin en uygun olduğuyla ilgili daha holistik kanıtlara yönlendiriyor bizi.”
Pek çok bölgede geleneksel yönetim tasarımları arasında sel sularının yönünü değiştirip hızlı bir şekilde denizlere akmalarını sağlamak veya yağmurun bir yeraltı su tablasına süzülmesini sağlamak gibi daha yavaş çözümler bulunuyor. Fakat araştırmacılar tek başına ele alındığında bu seçeneklerin her birinin, şehirleri iklim darbelerinin öteki tarafına karşı savunmasız bıraktığını söylüyor.
Merced – California Üniversitesinde çalışan iklim bilimci ve makale eş yazarı John Abatzoglou, “Kaliforniya’daki hidroiklim istikrarsız durumda” diyor. “Fakat birkaç yıl önce gördüğümüz üzere yüzyılın en kurak geçen üç yıllık dönemlerinden biri, 2023 baharında hayatta bir kez görülebilecek kar örtüsüne geçiş yapmıştı. Bu gibi geçişler hem su altyapı sistemlerimizi test etti hem de giderek değişken hale gelen bir hidroiklimde sel suyu yönetimine ilişkin su güvenliğinin geleceğini teminat altına alma tartışmalarını ilerletti.”
Hidroiklim darbelerinin Afrika’nın kuzeyi, Orta Doğu, Güney Asya, Avrasya’nın kuzeyi ile Pasifik ve Atlantik’in tropik bölgelerinde artması bekleniyor fakat bu geçişler diğer çoğu bölgede de hissedilecek.
“Artan hidroiklim darbeleri, ısınan bir Dünya’da daha evrensel tipteki küresel değişimlerden birine dönüşebilir” diyor Swain.
Bu hafta Kaliforniya’da rüzgarlar olağanüstü yangınları körüklese de, Güney Kaliforniya’yı yangın sezonunda tutan şey bu darbelerin yön verdiği yağmur eksikliğiydi.
“İklim değişiminin Güney Kaliforniya’daki rüzgar olaylarının ölçeğini veya ihtimalini artırıp azalttığına dair fazla bulgu yok” diyor Swain. “Ancak iklim değişimi, sezonda görülen son derece kurak bitki örtüsü koşulları ile bu rüzgar olaylarının meydana gelişi arasındaki örtüşmeyi artırıyor. Bu da nihayetinde, iklim değişimini Güney Kaliforniya’daki orman yangınlarına bağlayan temel durum.”
Yüksek bir ısınma senaryosunda Kaliforniya eyaleti, yüzyılın sonunda hem en yağışlı hem de en kurak yıllar ve mevsimlerdeki bir artışla karşı karşıya kalacak.
“Ne kadar az ısınma olursa, hidroiklim darbelerinde de o kadar az artış göreceğiz” diyor Swain. “Bu yüzden iklim değişiminden kaynaklanan ısınma miktarını azaltacak her şey, darbedeki artışı doğrudan yavaşlatacak ya da düşürecektir. Fakat bu yüzyılda hâlâ 2 ila 3 derece Celsius arasında küresel ısınma görme yolunda ilerliyoruz; dolayısıyla gelecekte, darbelerde daha da artış gerçekleştiğini görebiliriz. Risk değerlendirmelerinde ve adaptasyon faaliyetlerinde bunun da ciddi manada hesaba katılması gerekiyor.”
Araştırma, Kaliforniya Doğa Koruma kurumu ve İsveç Ulusal Bilim Vakfı tarafından desteklendi.
Çok yazık.