Thomas Edison, modern teknolojinin öncülerinden biri olarak ampul, fonograf ve sinema kamerası gibi buluşlarıyla tanınsa da, hayatının daha az bilinen bir yönü ruhlarla iletişim kurmayı hedefleyen sıra dışı bir cihaz geliştirme çabasıdır. Edison’un bu projeye olan ilgisi, onun yalnızca bir mucit değil, aynı zamanda dönemin spiritüalist akımlarına merak duyan bir insan olduğunu da gösterir.
Edison’un Spiritüalist Dönemi
1920’lerin başında spiritüalizm, Amerika ve Avrupa’da oldukça popülerdi. İnsanlar, medyumlar aracılığıyla ölen yakınlarıyla iletişim kurmaya çalışıyor, seanslar düzenliyordu. Edison, bu konuyu daha bilimsel bir zemine oturtmak istedi. Ona göre eğer ölenlerin ruhları bir şekilde iletişim kurabiliyorsa, bu fiziksel bir düzende gerçekleşmeliydi ve bilimsel bir cihazla ölçülebilmeliydi.
“Ruh İletişim Cihazı” Fikri
Edison, hayaletlerle ya da ruhlarla iletişim kurmayı mümkün kılacak bir cihaz üzerinde çalıştığını 1920 yılında bir röportajda açıkladı. Ancak bu cihazın detayları hiçbir zaman netleşmedi. Fikrin temelinde, ölen insanların ruhlarının bir tür enerji formunda varlığını sürdürdüğü ve bu enerjinin algılanabilir olabileceği varsayımı yatıyordu.
Edison, projesini şu şekilde açıklıyordu:
“Eğer kişiliğimiz bir şekilde ölümden sonra devam ediyorsa, bu madde ve enerji ile ilgili olmalıdır. Bilimsel cihazlarla bu enerjiyi algılamak mümkün olabilir.”
Hayata Geçmeyen Bir Proje
Edison’un bu cihazı tamamlayıp tamamlamadığı net değildir. Projenin çizimleri veya cihazın fiziksel bir prototipi bulunmamıştır. Bazı tarihçilere göre Edison, bu fikri daha çok bir düşünce deneyi olarak ele aldı. Ancak bu ilgi, onun yenilikçi zihniyetini ve cesurca farklı alanlara yönelme arzusunu yansıtır.
Edison’un Bilime Bakışı
Edison’un bu projesi, bilim ve spiritüalizm arasındaki ince çizgiyi keşfetme çabasıydı. Her ne kadar modern bilim bu tür bir cihazın mümkün olmadığını kanıtlasa da, Edison’un hayal gücü ve sınırsız merakı, insanlığın bilmediklerini sorgulama cesaretine ilham verir.
Çok yazık.