
Başlıktaki “dalga” sözcüğü ve onun çoğul hali, daha çok, edebiî eserlerde kullanılır. Romanlarda, hikâyelerde, şiirlerde…
O sözcüğü işitince benim aklıma, önce Nâzım Hikmet’in “Bahr-ı Hazer” şiiri gelir. Hazer Denizi’ndeki dalgaların manzarası şöyledir ona göre:
“Ufuklardan ufuklara
Ordu ordu köpüklü, mor dalgalar koşuyordu.
Hazer, rüzgârların dilini konuşuyor, balam
Konuşup coşuyordu. (…)
***
Dalga bir dağdır, kayık bir geyik!
Dalga bir kuyu, kayık bir kova!
Çıkıyor kayık, iniyor kayık.
Devrilen bir atın sırtından inip
Şahlanan bir ata biniyor kayık.”
***
Nâzım Hikmet’in ünlü şiirlerinin büyük kısmında hareketli sahneler, mücadele görüntüleri var. Gençlik yıllarından beri o -kendi deyimiyle- bir “kavga”nın insanıdır çünkü.
***
Başka şairlerin şiirlerindeki sahneler daha sakindir. Mesela, Necip Fazıl Kısakürek’in gençliğinde -kendi deyimiyle- “genç şair” olduğu günlerdeki şiirlerinde… Bir de onun şiirinden örnek verelim:
“Dalgalar
Sararmış deniz kızları gibi dalgalar bizi,
Uzun saçları gümüş, şeffaf tenleri fosfor.
Yumuşak başlarıyla sarsarak teknemizi,
Yolcu, gittiğin sahil nerde diye bağırıyor.”
***
“Dalga”nın şiirin, edebiyatın dışında halk dilinde “mecazi” olarak kullanımı da vardır. Mesela “dalga geçmek”. Bunu ya yapmanız gereken işi yapmayı unutmuşsanız veya yanlış yapmışsanız, onu açıklamak için kullanırsınız… “Kusura bakma, dalga geçmişim” diye özeleştiri yaparsınız. Ya da o hatayı karşınızdaki yapmışsa ve sizinle ilişkileriniz şakanızı kaldıracak kadar iyiyse, “dalga geçmişsin” sitemini yapmak için…
Özetle: “Dalgalar” sözcüğünün gerek edebiyatımızdaki, gerek halk dilimizdeki kullanılma alanı dar değildir. Hele mecazi anlamları, eklemeler veya tamlamalar yoluyla daha da genişleyebilmektedir.
Bugün ise o genişlemeyi daha da artırmakta olan yeni bir “dalga”lar süreci içindeyiz. 19 Mart’tan beri giderek artan yeni “gözaltına alma”lar, tutuklamalar, suçlamalar dönemi içinde… Hedef, başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere CHP’li belediyelerin mensupları, görevlileri, onların arkadaşları, akrabalarıdır. Onlarla birlikte, bu gidişe karşı çıkmak için “toplantı ve gösteri hakları”nı kullanan toplulukların insanlarıdır. Üniversiteli gençlerdir, sivil toplum kuruluşları insanlarıdır.
Bugünkü radyo televizyon düzeni içinde bu sürecin olaylarını mümkün olduğu kadar yayımlama gayretinde olan medya organları, gözaltına alınan, suçlanan, tutuklanan insanların her günkü listelerini, eksiksiz verebilmek için sayfa sayfa listeler yayımlamaya başladılar. Hava durumu raporları gibi… Ama onları eksiksiz olarak yayımlamaları kolay değil. Çünkü hem listelere girecek adların sayıları çok hem durumlarının ne zaman değişeceklerini saptamak kolay değil. Bir kısmına “sabaha karşı gözaltı” usulleri uygulanıyor. Bir kısmının nereye götürüldüklerini saptamak zor.
Ayrıca, başka sorular da hep akıllarda:
Tutuklanan kişilerin hepsine yetecek kadar yer, yatak, masa kaldı mı hâlâ hapishanelerde… Çünkü şu sıralardaki haberlere göre “hapishanelerden hapishanelere” nakledilme işlemleri de artmaya başladı. Ayrıca, sanıkların ziyaretçileriyle görüşme olanaklarının daraltıldığı haberleri de var.
Ve “dalga” gruplarının sayıları giderek artıyor. Sadece İstanbul’daki dalgaların grup numaraları 5’i buldu.
***
Bu “gözaltına alma”, “tutuklama” faaliyetleri 2007’de Ergenekon duruşmalarıyla başlamıştı. Daha önceki yazılarımda onları hatırlatmıştım. Davalara numaralama usulü yetmemişti. Büyük bir kısmına, numaralamanın yanında, dava konusunun da hatırlanması için isimler konulması devam etmişti.
Peki sonuç: O işlemler, tutuklamalar, duruşmalar yıllarca sürmüş, sonuçta ise tamamına yakınının haklarındaki cezalar kaldırılmıştı. Çünkü iddianamelerde kanıt diye öne sürülen iddiaların çoğunun geçersiz olduğu anlaşılmıştı.
Bugün ise Ergenekon davalarından yıllar sonra başlayıp yıllarca sürdürülen soruşturmalar, kovuşturmalar sonucunda, 7-8 yıl süreyle hapiste kalanlardan bir kısmı hakkındaki ceza kararları ulusal ve uluslararası hukuk mercileri tarafından geçerli sayılmamıştır.
***
Peki ne olacak bu gidişin sonu?
Bu sütunda birkaç defa belirtmeye çalıştım. Bu durum hep böyle devam edemez. Bugünkü iktidarın ve onu destekleyenlerin bir an önce belirli soruşturma ve kovuşturmaların durdurulması ve cezaların kaldırılması yolunda adımlar atması ve o adımları sonuca ulaştırmaya razı olması şarttır.
Bu hususta çalışmaların ve araştırmaların sürdüğü belirtilse de o konuda ikna edici bilgiler hâlâ ortaya çıkmadı. Ve “5’inci dalga bitti. 6’ıncıya geçiliyor” gibi “dalga” haberleri devam ediyor.
Çok yazık.