
“Ne halt yemiş bu acurlar!” dedi Keserbakar, Hayati’nin bezgin suratına bakarak.
“Efendim” dedi Hayati, “Üç hadsiz, beklediği belediye otobüsü ağzına kadar dolu geldiği için binmemişler, durakta fazla beklemişler, gereksiz kalabalık yaptıklarını ve kalabalığın bir süre sonra homurdandığını tespit etmiş arkadaşlar. Gevişistan Ceza Kanunu’nun 357’nci maddesi ‘keyfi kalabalık yaparak toplumun huzurunu kaçırma’ suçundan gözaltına almış bulunmaktayız. Diğer dört hadsizin ise maç izledikleri kıraathanede tuttukları takımın formalarını polis müdürlüklerinden izinsiz giydiklerini tespit ettik. GCK’nin 403’üncü maddesi ‘kolluktan izinsiz kıyafet giyme’ suçundan aldık onları. Diğer hadsizi de GCK’nin 129’uncu maddesi ‘toplum içinde üç dakikadan fazla gülümseme’ suçundan mahkemeye sevk ettik” dedi.
Şadi Bey, önünde imza bekleyen kâğıt yığınından kafasını kaldırdı. Çay bardağının dibinde kalmış, soğumuş, zift gibi çayı bir dikişte içti. Televizyonda Gevişistan Cumhuriyeti’nin başkanı Hacı Gitmezoğlu, bir çeşmenin açılış töreninde konuşuyordu. “Hayati” dedi Keserbakar, biraz sert biraz biraz da tehditkâr bir tavırla: “Sen sanki bu aralar uykunu alamıyorsun, çok mu yoğun geldi sana Gevişistan’ımızın güzelim başkenti Susanya?”
Berkemal Hayati, böyle bir çıkış beklemiyordu, sırtından akan teri hissetti, kravatını çekiştirdi, “Efendim” dedi, “Elbette sizin tespitlerinizin şaşma olasılığı yoktur.”
“Gözaltı sayısı gitgide azalıyor Hayati efendi”, dedi Keserbakar, televizyondaki Başkan Hacı Gitmezoğlu’na döndü, parmağını televizyonun üzerine koydu, “Bu adamın kulağına gözaltı sayısının düştüğü giderse, neler olur hiç düşündün mü Hayati” dedi. Hayati’nin alnında beliren ter damlacıkları gittikçe artıyordu. Hem bedenini hem de ruhunu cehennem çukurunda hissediyordu. “Haklısınız efendim” diyebildi. Keserbakar koltuğuna oturdu, önündeki kâğıt yığınlarını imzalamaya devam etti, “Her gün en az otuz gözaltı istiyorum senden Hayati, olmazsa gerisini sen düşün” dedi, “Çıkabilirsin.” Hayati, kısık ve titrek bir sesle “Emredersiniz” dedi.
Komiser Nükrettin, 8 Ağustos saat 16.00 sıralarında Hayati’nin odasının kapısını tıklattı. “Gel” komutuyla içeri girdi. “Başkomiserim” dedi, başını öne eğdi, “Bugün hiç gözaltı olmadı” dedi. Hayati’nin öfkesi sessizliğinden anlaşılırdı, yine öyle oldu. ağzını bıçak açmadı, eliyle “çık” işareti yaptı. Düşündü, düşündü, düşündü… Saatine baktı, 16.41’di. Telefonuna sarıldı, Nükrettin’i aradı, “Benim üçüncü derece bütün akrabalarımı toplayın. Üç dakika içinde liste istiyorum” dedi, itirazı duymadan kapattı. Nükrettin 16.44’te elinde listeyle geldi. Hayati hiç vakit kaybetmeden Keserbakar’ın odasında belirdi. “Efendim” dedi, “8 Ağustos 16.45 itibarıyla 32 kişiyi gözaltına aldık” dedi. Keserbakar’ın yüzü güldü. “Neymiş suçları” diye sordu. Hayati yanıtladı: “GCK’nin 783’üncü maddesi ‘kolluk kuvvetlerinin akrabalarına bayram telefonu açıp hal hatır sorulmaması’ suçundan aldık efendim.”
Çok yazık.